30 Mayıs 2008 Cuma

Yöresel Yemekler( İçbatı Anadolu'daki lezzet durağınız )




Afyonkarahisar, halk kültürünün bütün unsurlarıyla kendine özgü bir çeşitlilik sunar. Zengin yemek kültürü ile anılan birkaç ilimizden bir tanesidir. Bu yüzdendir ki Bolu/ Mengen’den sonra en iyi aşçıların Afyonkarahisar’dan çıktığı söylenmektedir. Afyonkarahisar’ın zengin mutfağı ağırlıkla hamura ve ete dayalı olmakla birlikte kaymağı ve lokumu gibi kendi üretimine dayanan bir çok çeşitliliği de arz eder. Sadece patlıcandan yapılan 22 çeşit yemeğin tespit edildiği İlimizde, 100’ün üzerinde yemek çeşidi bulunmaktadır.Bu zenginlik özellikle düğün, doğum ve asker yemeklerinde kendini göstermektedir. 10-12 kişilik meydan sofralarında yenen bu yemekler, geleneksel sofra adabı içerisinde ve Afyonkarahisar’a özgü bir sıraya dayalıdır. Bu nedenle belli bir sırayı takip etmesinden dolayı “Sıra Yemeği” adını almaktadır. Sıra yemeğine çorba yemeği ile başlanır, daha sonra et yemeği (bütüm et, afyon kebabı, pilav üstü kavurma vb.) arkasından mevsime göre sebze yemekleri gelir. Börek bu yemeklerin vazgeçilmez yiyeceğidir. Böreğin yanında vişne hoşafı ikram edilir, arkasından tatlı (kaymaklı ekmek kadayıfı, baklava irmik helvası, hurma tatlısı vb.) yendikten sonra üzerine bamya yemeği gelir. Sıra yemeği, meyve yada sütlü tatlının yenilmesi ve yemek duası ile sona erer.




Afyonkarahisar yemek kültüründe, yemekleri şöyle gruplandırabiliriz;




A) Buğdaydan Yapılan Yiyecekler:






1) Bulgur yemekleri


2) Düğün yemekleri (Çullama köfte, sulu köfte, iliba'da dolması, sırt dolması)


3) Göce yemekleri (Göce köftesi, göce tarhanası, keşkek)


4) Hamur işleri ( Arabaşı, ağzıaçık, bükme, börek, bazlama, börek kenarı, haşhaşlı börek, ikiz börek, katmer, ocak bükmesi, şepit, cızdırma, cücü, çörek, nohut çöreği, dolama, ev hamuraşı ev makarnası, nuska hamuraşı, sakala çarpan, velense hamuraşı, miyane çorbası övme, peksimet, ak pide, haşhaşlı pide, katıklı pide, yalım pidesi, halka pişi, lokma pişi, düz pişi).




B) Et Yemekleri:




1)Parça et, yoğurtlu et


2)İşkembe yemekleri (çorba, kıyma, kızartma, söğüş, tas eti. )


3)Özbek pilavı


4)Paçık




C) Sebze Yemekleri:




1) Afyon salatası


2)Patlıcan yemekleri (Patlıcan böreği, bütün (parça) et patlıcan, yanı yarma,nohutlu patlıcan, kavurmalı patlıcan kebabı, patlıcan küllemesi, patlıcan dolması, yoğurtlu sarımsaklı patlıcan kızartması, imam bayıldı, patlıcan köftesi, patlıcan çöp kebabı, patlıcan ezmesi, patlıcan pilakisi, etli patlıcan sarması, etli patlıcan yahnisi, patlıcan doğraması, patlıcanlı pilav, patlıcan oturtma, hünkar beğendi, patlıcan gömmesi, patlıcan turşusu, patlıcan sırt dolması.)


3) İlibada dolması


4) Sırt dolması


5) Şakşuka


6) Zürbiye

Sağlık Turizmi

Kaplıcalar :Sağlık turizmi yönünden oldukça şanslı olan İlimizde 5 tane kaplıca bulunmakta olup, tümü Turizm Bakanlığı tarafından “Turizm Merkezi” ilan edilmiştir. Türkiye genelinde “Pilot Bölge” seçilerek altyapı çalışmalarına hız verilmiştir. “Geleceğin Termal Başkenti” olarak nitelendirilen ilimizin termal merkezleri şunlardır. :
Gazlıgöl Termal Turizm Merkezi
Hüdai Termal Turizm Merkezi
Heybeli Termal Turizm Merkezi
Ömer-Gecek Termal Turizm Merkezi

Geleneksel El Sanatları


Kilimcilik:


Emirdağ köylerinde kilim ve zilinin yanı sıra çuval, gelin harharı, seccade, terki heybesi, yastık, cicim gibi eşyalar dokunmaktadır. Bu dokumalarda kullanılan motiflere verilen benzetme adlar ve belirli anlatıma dayalı kompozisyonlar adeta kilimlerin dilidir. Gelin parmağı, kız farı, kız yanağı, turna katrı, seher kuşlu, kirli yanışlı, koç boynuzu, aman kız, eli belinde, yıldız, zülüf, yaryare küstü, çapraz Emirdağ kilimlerinde kullanılan bazı motiflerin adlarıdır. Dokunan kilim ve benzeri eşyaların yünleri yine Türkmen kadınlarınca eğrilir ve kök boya ile boyanır. Basit tezgahlarda dokunan Türkmen Kilimleri benzersiz el sanatı ürünleri arasındadır. Son yıllarda kök boya ile üretime başlayan Afyon-Bayat-Dinar-Sincanlı-Hocalar İlçeleri Sosyal Yardımlaşma Kurumları ve Afyon Kocatepe Üniversitesi Emirdağ Meslek Yüksek Okulu Halı-Kilim Bölümü talebi karşılamada zorluk çekmektedir. Bilhassa Bayat ilçesinde dokunan kilimlerin ünü yurt dışına uzanmıştır.


Mermercilik:


Mermerler klasik billurlardan oluşmuş taşlardır. Bunlar kalkerlerin ve bazende dalomitik sıcaklı ve basınç etkisiyle değişikliğe(metamorfizm) uğraması sonunda meydana gelmişlerdir. Mermerlerin bileşimi kalsiyum karbonat ve pek azda kalsiyum ve magnezyum karbonattır. Tarihi çok eskilere M.Ö.313 yılına rastlayan mermer ocakları Afyon’a 25 km. uzaklıkta bulunan İscehisar ilçesinde yoğunluk kazanmıştır. Miladi tarihlerde kullanılan bu mermer ocakları hala işletilmektedir. Eskiden ilkel metotlarla parçalanan taşlar, bugün modern araçlarla (elmas tellerle) kesilerek bloklar halinde çıkarılarak zaiyat önlenmiştir.Antik çağlarda da çıkartılan mermerlerin; karayolu ile Efes antik kentine, oradan da gemiler ile Roma’ya taşındığı; Vatikan ve Roma’da bir çok yapıda kullanıldığı ve bu mermerlerin İscehisar’dan gittiği belgelenmiştir. Mermercilik son yıllarda farkına varılmaya çalışılan, gelişen ülkemizde kullanım alışkanlığı ve yaygınlığı artan konumdadır. Türk mermerinin içte ve dışta tanınmasıyla mimaride estetik ve tabi malzeme olarak kıymeti kavranmıştır. Turistik tesislerde çevre tanzimi, şehirlerde peyzaj mimari, anıt ve süslemecilikte kullanımıyla estetik kazandırmaktadır. Mermer yekpare kullanıldığı gibi bakır, alüminyum, metal, ahşap, çini, mozaik ve çelikle kullanımı sonucunda değişik şekilde de kullanıldığı yere otantik görünüş sağlamaktadır. Turizm sanayini etkilemekte ve aynı paralelde gelişmektedir. Hediyelik eşya ve el sanatlarında ocak, lavabo, mutfak tezgahı, masa ve masa üstü sehpa(yuvarlak, oval, elips, dikdörtgen, kare asimetrik) , süs ve büro malzemesi, satranç takımı, abajur, aplik, avize, saksı, vazo, metalli ve metalsiz sigara küllüğü, şekerlik, fincan, likör takımı, çerçeveler, kurnalar ve daha çok çeşitli eşyalar üstün kabiliyetli ustalar eliyle şaheserler yapılmaktadır. Afyon mermerinin tane çapları, damarları ve görünüşleri de yer yer değişiktir. Bu farklara göre taşlara beyaz, pamuk beyaz, beyaz sarı, pembe sarı, gri, menekşe, kaplanpostu, güvercin göğsü ve gök mermer gibi adlar verilmiştir. Bunlar arsında en çok işlenen cinsler Afyon kremi, Afyon sarısı, Afyon sumakisi, Afyon dumankiri, Afyon bulgurlusu ve kaplan postu çeşitleridir. Bacasız sanayi olarak adlandırılan mermer işlemeciliği her geçen gün gelişmekte, mermer sanayii dallarına bilinçli bir şekilde yatırım yapılmakta ve artık beyaz altının değeri daha iyi anlaşılmaktadır.

Müzik Kültürü

TÜRKÜ:
Karakoyun, Yaşar, Serenler, Karahisar Kalesi” meşhur Afyonkarahisar türküleridir. Hemen hemen bütün türkülerimizin bir hikâyesi vardır.

Karakoyun Türküsü:

Bir yörük çobanı, Sandıklı’nın Kumalar Dağı’nda sürüsünü güderken beş hırsız gelerek Çobanın elini, kolunu bağlarlar ve sürüyü toplayıp kaçırmak isterler. Fakat sürüyü bir türlü yürütemezler. Buna sinirlenen hırsızlar Çobanı sıkıştırmaya ve işkenceye başlarlar. Çoban da “Benim sürüm kavalsız kalkmaz. Ellerimizi ve kollarımı çözün, sürüyü yürüteyim.” der. Hırsızlar çobanın bu teklifini kabul ederek elini kolunu çözerler. Çoban, kavalını çalar çalmaz sürü hemen yürümeye başlar. Ta uzaklardaki çadırda kaval sesini duyan yörük beyinin kızı, sürüye hırsız geldi diye telâşla bağırmaya başlar. Yörükler hayret ve telâşla toplanarak kaval sesi gelen yere koşuşurlar. Karşıdan yörüklerin üstlerine doğru geldiğini gören hırsızlar sürüyü bırakarak kaçarlar. Bu olay oba içinde hayret uyandırır. Kızın kaval sesinden çıkardığı anlam, birçok dedikodulara da yol açar. Kızla çobanın seviştikleri sonucuna varılır. Obanın dedikoduları ve kızının adının çekiştirilmesine üzülen Yörük Beyi, birgün çoban, kaval çalarken “Kavalın sesi keskin, kızı bununla mı ayarttın.” der. Çoban da “Ben koyunlarımı bile bununla idare ederim. Susamış sürülerimi suyun başında bekletirim.” deyince; ihtiyar Yörük de, “Ben koyunlara üç gün tuz yedireyim de sen sürüyü suyun başında tut bakalım.” der. Çoban buna razı olur. Fakat bütün sürünün itaatından emin olan çoban, bir tek karakoyundan korkmakta ve şüphelenmektedir. Sürüye üç gün hiç su vermeden tuz yalattıktan sonra, dereden akan suya salıverir. Çoban da kavalını çalmaya başlar. Tam koyunlar suyun başına vardıklarında kavalın ahengi değişir. Bütün sürü olduğu gibi yerinde başları yukarıya doğru beklerler. Yalnız karakoyun aşağıya, suya varır. Suyun sahibi ihtiyar Yörük ve bütün oba halkı onu görünce şaşarlar ve birbirlerinin yüzüne bakarlar. O sırada Yörük Bey’i çobana “Aşk olsun, fakat karakoyun neden haşarıdır?” diye sorar. Çoban, “Birgün ablama süt sağarken sağdırmak istemedi de elimle onun başına vurmuştum!” deyince, Yörük Beyi “Kızı hakettin ve güveyim oldun.” der.” Fakat bu olaylar sırasında karokuyunun kuzusu ölmüştür. Çoban, kuzusunun sesini, anasına verilen tuzdan bilir. Bu ölüme sebep olduğu için içine dert, acı çöker. Acısını ve üzüntüsünü ifade etmek için de bu türküyü yakar.
Koyunum seni yaylalara çekeyim
Kınalı taşlara tuzlar dökeyim
Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım
Ablam sağsın ben karşıdan bakayım

Karakoyun koyunların benidir
Akkuzu ile yüreğim yağıdır
Yerimi sorarsan Kumalar Dağı’dır
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyun seni yaylalarda güdeyim
Seni alıp da elimle yedeyim
Kuzun öldü ben Allah’a nedeyim
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından .......

HALK OYUNLARI


OYUNLARIMIZ:
Afyonkarahisar’da eskiden mahallî halk oyunlarını oynayanlar, kılıç-kalkan ve zeybek oyunlarını sergileyenler, özel giysilerini giyerler ve görünüm itibariyle heybetli, alımlı bir efeler grubunu temsil ederlerdi.
Beldemizde oynanan kırık havalar, aşağı yukarı aynı ritimde seyreder. Örnek olarak 9/8’lik aksak usûlünde olan “Hezin Hezin Gir Kapıdan” adlı türkümüzde sazlar çalarken; karşılıklı iki oyuncu, çoğu kez ellerinde şimşir ağacından yapılmış kaşıklarla, sazın melodisine uyarak, kaşık vuruşlarıyla aynı anda ritm tutarak oynarlar.



Kırık Oyun Havaları oynarken kesinlikle ayaklar, dizden arkaya bükülerek veya hoplayıp zıplayarak oynanmaz. Ayrıca göbek de hareket ettirilmez. Gerdan kırma, omuz silkme(oynatma) gibi hareketler kesinlikle yapılmaz.

Oyun oynarken, dizler hafif öne doğru bükülür. Gövde de arkaya doğru dik olarak eğilir. Sol ayak yana açılırken, sağ ayak da onun yanına getirilir. Aynı hareket, sağ ayak açılırken sol ayak da yanına getirilmek suretiyle oyun devam eder.

Bu hareketlerle her iki oyuncu da aynı anda, sazın ritmine uyarak tatlı ve yumuşak hareketlerle yapılır.

Gövde; dizlerin hafif bükülmesi ile sağa ve sola sallanarak oynanır. Kollar ise, dirsekten yukarı ve aşağı hafif hareketlerle bükülür. Oyun aynı figürlerle seyrini devam ettirir. Kırık oyun havalarını erkekler oynadığı gibi, kadınlar da erkek elbisesi giyerek sergilerler.

HAYDİN GÜZELİM
(Zeybek Havası)
Haydin güzelim at olur da depmez mi
Haydin kibarım bağ da bülbül ötmez mi
Haydin güzelim bülbül öttüğü yerde
Haydin kibarını gonca güller bitmez mi?

Haydin güzelim ata vurdum bir deynek
Haydin kibarım gerdanı benek benek
Haydin güzelim yazın beraber idik
Haydin kibarım kışın ayırdı felek



Afyon’un florasında 110 familyya ait 1800 tür ve tür altı takson tespit edilmiştir. Bunların içinde Türkiye’de sadece Afyon’da yayılış gösterenleride mevcuttur. Ayrıca ilimizde 234 endemik tür bulunmaktadır. Yerleşim yelerine yakın bölgelerde ise bitki örtüsü daha çok step özellikleri gösterir. Topraklarının % 10’u ormanlıktır. Platolar ve yaylalar daha çok bozkır bitkileri ile kaplıdır.Afyon il sınırları içinde çeşitli Omurgalı hayvan türleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları; Kızılgeyik, Kurt, Tilki, Yabani Domuz, Tavşan, Kaya Sansarı, Porsuk, Su Samuru ve Yılkı Atlarıdır. Omurgasız hayvanlardan kelebeklerin 120’nin üzerinde türünü bulmak mümkündür.Dünyada yok olma tehlikesiyle karşı karşı olan Apollo Kelebeği Sultandağlarındadır.

Afyon, Anadolu'da kuzeyi güneye, batıyı da doğuya bağlayan doğal bir düğüm noktası konumundadır. Zengin tarihi geçmişi olan kent bir turizm merkezi olma potansiyeli taşımaktadır.


TARİHÇE


Şehir merkezinde volkanik özellikli dağlar arasında 226 m. yükseklikte, yalçın, yüksek ve konik bir tepe olan ve kale olarak adlandırılan yer, Hititlerden günümüze kadar insanların ilgisini çekmiş ve savunulmaya uygun olmasına karşın aşağı, orta ve yukarı sur olmak üzere üç kat surla çevrelenerek daha da savunulmaya elverişli konuma getirilmiştir. Bu özelliğinden dolayı Hititler; HAPANUVA, Romalılar ve Bizanslılar AKROİNON, Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar KARAHİSAR-Î DEVLE, KARAHİSAR-Î SAHİP adını vermişlerdir.Şehir merkezinde ve il sınırları içinde M.Ö. II.yüzyıldan günümüze kadar insanların geçim kaynağı olarak yetiştirilen, haşhaş bitkisinden elde edilen özsu anlamında ki OPIUM kelimesinin Afion olarak söylenmesinden dolayı Afyon adını almıştır.Zamanla her ikisi birleştirilerek şehrimizin adı Afyonkarahisar olmuştur. İlk kez 17.yy.’daki mahkeme kayıtlarında bu adın verildiği bilinmektedir.Bölge Frigya Kültürüyle bilindiği için Frig sonrasında, özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde Frigya sıcak sularından dolayı da FRİGYA SALUTARİS (Şifalı Frigya) olarak adlandırılmıştır.